Antik dönemde Atina başta olmak üzere deyiverip konuya giriş yapacak olursak. Evvela "kimler yurttaş kimler yurttaş değildir?" sorusunu yanıtlamak gerekir. Atina'da belli bir zümreye ait olan insanlar, şehrin ileri gelen kişileri, savaşlarda ve bir çok faydalı faaliyetlerde bulunan kişiler yurttaş olarak görülmüş ilaveten konumunu kaybetmediği sürece kendisi ve soyundan gelenler her zaman gerçek birer yurttaş olarak sayılmıştır. Yurttaş yani vatandaş olarak görülmeyen büyük bir kitle ise kadınlar başta olmak üzere köleler, belli bir yaşın üzerindeki kişiler veya zenginlikten keskin bir şekilde fakirliğe düşenler vatandaş olarak görülmemiştir. Sadece belli bir zümreye dahil olanların vatandaş olarak imtiyaz sahibi olmaları yurttaşların sayısal olarak azlığına işaret etmektedir. Antik dönemde yurttaşlık kavramı günümüz yurttaşlık anlayışıyla kıyaslandığında oldukça acımasız olduğu görülebilir. Nitekim tarihi kendine özgü koşullarıyla birlikte değerlendirmek en akılcı davranış olacağı muhakkaktır.
Antik dönem yurttaşlık anlayışı her ne kadar katı olsa bile, başka devletler veya başka milletlerin çoğunluğunda durum bundan farksız olmadığı gibi daha katı uygulamaların bulunduğu ise muhakkaktır. Burada önemli olan nokta ise vatandaşlık kavramının bulunmasıdır. Bu da antik dönem için hukuki kaidede parlayan bir meşale gibidir. Zira yurttaşlık kavramı son yüzyıllarda ancak şekillenebilmiş olması, Mö. 3000'lü yıllarındaki vatandaşlık anlayışını anlamada bize rehberlik edecektir.
Mö. 5. yüzyılda Perikles önderliğindeki Atina'da yurttaşlık kavramı yeniden ele alınarak yurttaş olabilmenin kriterleri belirlenmiştir. Buna göre Atina yurttaşı olabilmek; kişinin hem anne hem de babasının Atina vatandaşı olması şartına bağlanan bir kanun çıkarıldı. Perikles'in bu kanunu çıkarma nedeni en büyük rakiplerinden olan Themistokles'i saf dışı bırakmak olduğu rivayetleri bulunsa da Atinalı kolonicilerin Atinalı kadınlarla evlenmesi teşvik edilmesi istenmiştir. Kanunun çıkarılması hususu vatandaşa verilen önemi ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.
Mö. 6. yüzyılda yaşayan Solon reformlarından sonrasında Atina'da yaşayan bütün özgür bireyler yurttaş olarak kabul edildi. Fakat ne yazık ki çok yoksul durumda olan vatandaşların önemli görevlere gelmeleri engellendi.
Mö. 432 yılına gelindiğinde Atikka'da tahmini olarak 60.000 erkek yurttaş bulunuyordu. Mö. 404 yılında Otuz Tiranlar cuntası yurttaşlık hakkını yalnızca en zengin olan 3000 kişi ile sınırlandırdı. Ne var ki yeniden kazanılan demokrasi mücadelesi sayesinde tam yurttaşlık hakkı yeniden kazanıldı.
Yetişkin bir Atinalının en zorlu görevi askerlik görevini yerine getirmesiydi. Bu görev ise 16 ila 60 yaşları arasında herhangi bir yaşta ve bağlı bulunan koşullara göre değişiklik gösterebilirdi. Atina'nın hoplit ordusu Sparta ve Thebai'ye kıyasla acemi ve yarı zamanlı idi nitekim askeri hizmet kesintisiz devam eden zorlu bir işti. Atina deniz gücü bakımından ise 300 trieres'ten oluşan güçlü bir donanması bulunuyordu. Donanmada askerlerin yanı sıra Thetes adı verilen kayıkçılar yoksul Atina vatandaşlarından seçilirdi. Donanma Pers savaşlarından sonra yarı profesyonel bir kuvvet haline geldi. Trieresler ise kış aylarında kızağa çekilirdi.
Atina vatandaşları büyük jürilerde görev almaları bir zorunluluktu, genel olarak 501 kişiden oluşan bu jüri heyeti 6000 kişi arasından kura ile seçilirdi. Vatandaşların birçoğu hayatında en az bir kere 500'ler meclisinde görev alırdı. Bu görevi teşvik edilebilmesi için üyelere mütevazi bir ücret ödenirdi. Zengin vatandaşların ekstra sorumlulukları ve ayrıcalıkları olurdu; örneğin Yunan toplumunda büyük bir öneme haiz olan sportif ve kültürel oyunları finanse ederlerdi.
Atina şehir devletinde gerçek manada bir sosyal yardım sistemi bulunmuyordu, ancak ölçülü bir şekilde sanatsal aktiviteleri desteklemekteydi. Halkın en büyük eğlencesi olan tiyatrolar için bedava biletler dağıtılırdı. Bazen de şehir devletleri yüce gönüllü kimliklerini göstermek adına yoksul vatandaşlara kapılarını açardı. Atina şehir devleti için savaşan ve hayatını kaybeden vatandaşlarının yetim kalan çocuklarını koruyup yardım ederdi.
Metoikoslar
Atina'da yaşamakta olup ve sürekli oturma iznine sahip olan, yabancı ülkelerde doğmuş Atina'da ikamet eden yabancı ülke vatandaşlarına "yurtlarını değiştirmiş" anlamına gelen metoikos adı verilirdi.Yıkıcı Pers savaşlarından sonra İyonya başta olmak üzere bir çok Anadolu şehir devletinden insanlar yaşamlarını idame edebilmek amacıyla Atina'ya göç etti. Göç eden bu insanlar yükümlü oldukları vergilerin yanı sıra her ay özel olarak 1 drahmilik meteikon adı verilen kelle vergisi ödemek zorundaydı (Bir çeşit varlık vergisi). Bu verginin ödenmemesinin bedeli kölelikti.
Metoikoslar askerlik yapmakla yükümlüydüler, ancak oy kullanma yetkileri bulunmuyor herhangi bir kamu makamına gelemez, toprak sahibi olamazlardı. Göçmen statüsündeki bu insanlar mahkemelere girebilir ve vatandaşların aksine kefalet ödemelerine izin verilirdi. Vatandaşlık statüsü belirli durumlarda önemli metoikoslara verilebilirdi.
Mö. 338'de Makedonya'nın Atina'yı yenilgiye uğratmasından sonra Atina yurttaş sayısını arttırabilmek için bütün metoikoslara vatandaşlık verilmesi önerilse de bu öneri gerçekleşmedi. Metoikos olmanın dezavantajlarına Atina'da bu sayı zamanla daha da çoğaldı (Mö. 431 yıllarında metoikos sayısı 20.000 erkek). Genellikle Peiraios muhitinde yaşayan bu insanlar ticaret ve bankacılık işleri başta olmak üzere bir çok alanda önemli yerlere geldiler. Çoğu metoikos zamanla zengin ve seçkin kişiler olmaya başladı. Bunlar arasında kalkan üreticisi Kephalos, filozof Aristoteles ve hatip Lysias en tanınmış metoikoslardandı.
Yunanistan Roma hakimiyetine girdikten sonra imparator Cladius (Ms. 41-54) Yunanlıların bu konudaki katı anlayışının aksine Roma'nın gücünü ve cömertliğini göstermek maksadıyla ayrıca insaların kendi yanında olabilmesi için Yunan şehirlerdindeki metoikoslara yurttaşlık hakkı verdi.
Kaynakça:
BAKIRGEZER, G, Antik Yunan Düşüncesinde Kölelik, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 63/1, 2008
HEATON, H, Avrupa İktisat Tarihi (Çev: M.A.Kılıçbay ve O.Aydoğuş), Paragraf Yayınevi, Ankara, 2005
HEATER, D, Yurttaşlığın Kısa Tarihi (Çev: M.D.ÜST), İmge Kitapevi, Ankara, 2007
AĞAOĞULLARI, M.A, Kent Devletlerinden İmparatorluğa, İmge Kitapevi, Ankara, 1994
Antik Çağ'da Vatandaşlık ve Yabancılar Kavramı
Reviewed by World Arkeoloji
on
Aralık 30, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: