Pontos Devleti klasik tabirle; kuzey sınırı Karadeniz, batı
sınırı Paphlagoni Kızılırmak (Halys) sınırı, Güneybayı sınırında aynı şekilde
Kızılırmak havzası, Delice çayı (Kappadoks) ve Çekerek ırmağı (Skylaks) havzası
bulunuyordu, Güneyde Kappadokia, Doğusunda Kolkhis bulunuyordu. (Resim 1)
Pontos kralı Mithradates V. Euergetes Mö. 120'de yakın arkadaş
çevresi tarafından öldürülmesinden sonra (muhtemelen zehirlenmişti) Krallığın
başına Mithradates VI. Eupator geçmiştir. Kral iktidara geçtikten sonra
gökyüzünde birtakım astronomik gelişmeler yaşanmıştı: O yıl çok güçlü bir ışık huzmesine sahip kuyruklu yıldız görünmeye başlamıştı. Bu parlak ışık gösterisi
yeni Pontus halkı tarafından krallarının gücünün Romalıları gölgede bırakacağı anlamı yüklenmişti.
Resim 1 Pontos Yerleşim Haritası Çizimi |
Plutarkhos'a göre ise Mithradates daha bebekken yakınında
şimşek çakmış ve kundak bezi yanmıştı ve vücuduna isabet etmemesine karşın
alnında bir yanık izi yine de kalmıştı. Bu yüzden çocukluğundan beri lakabı
Dionysos olmuştur. Yine buna benzer bir vaka da Mithradates evde uyurken eve
şimşek çakmış yanı başındaki ok sadağındaki oklar yanmasına karşın kendisine bir
şey olmamıştır. Yapılan yemek yarışmalarında özellikle de içki festivallerinde
sarhoş olmamasıyla ünlüydü. Bu şekilde Dionysos lakabı da güçlenmiş oluyordu.
Not: Mithradates’in kral olduğu dönemler veya daha önceki zamanlarda gökyüzünde yaşanan gelişmeler veya birçok farklı gelişmeyi insanlar krallarına atfedilen bir totem olarak görmüşlerdi. Bu durum o dönem için çok hayati bir bakış açısı ve büyük bir inancın temelini oluşturuyordu.
Nihayetinde Mithradates 13 yaşında tahta geçtiği zaman
Pontos Anadolu’nun en küçük krallıklarından biriydi. Mithradates’in kendisinin
küçük olmasının yanında kendisinden daha küçük kardeşleri de bulunuyordu.
Dolayısıyla annesi Laodike’de iktidar üzerinde önemli bir etkinliğine sahipti.
Laodike krala zehirleme yöntemiyle suikast girişiminde bile bulunmuştu.
Mithradates VI. Eupator babasının akıbetini yaşamamak için kendisini zehirlere
karşı korumak için o dönem bu işin ehil insanları tarafından yapılmış olan çeşitli
panzehirler kullanmıştır. Bunun yanında fiziki suikast girişimlerine karşı ise
vahşi hayvan av merakı gerekçesiyle uzunca zamanlar belli bir yerde ikamet
etmemek kaydıyla doğa da antrenmanlı bir yaşam sürmüştür. Bunun sonucunda
fiziki olarak kusursuz bir güce erişmişti. Mithradates fiziki ve zihni talim
terbiyesini tamamladıktan sonra ilk iş olarak Kraliçe Laodike’nin yetkilerini
budayıp sonrasında hapse attırdı. Sonrasında Pontos ülkesini kardeşi
Mithradates Khrestos ile birlikte yönetmeye başladı ne var ki daha sonra
kardeşinin iktidar hırsından şüphelenmesiyle onu da ortadan kaldırdı. Daha
sonra krallığının mutlak otoritesi oldu.
Kralın babası Mithridates V. döneminde Mö.116 yılında Aristonikos ayaklanmasının
bastırılmasına destek verdiği için Phyrgia bölgesi Pontos’a bırakılmıştı. Nitekim Roma daha önce
Pontos’a bırakmış olduğu bu bölgeyi Mö. 129 yılında işgal etti. Buna karşı
Mithridates VI. Her ne kadar diplomatik girişimde bulunduysa da bu girişimler
bir sonuç vermedi. Bu durumun en canlı sonucu olarak zaten halihazırda hem
mental hem de fiziki açıdan iyi yetişmiş olan kralın, tüm nefreti aynı zamanda
devlet işlerindeki kararları hep bir şekilde Roma’yı alt etmeye yönelikti. Bu
bakımdan öncelikli çalışmalarından biri ordu ve donanmasının eksik
ihtiyaçlarını karşılamak oldu. Ülkesinin asker olabilecek genç nüfusunu ise
orduya kaydırıp önemli bir eğitime tabi tuttu. Bu dönemde bir yanda Roma kendi
iç çekişmeleri ile uğraşıyor, Helenistik ardıl devletler ise kendi aralarındaki
rekabetleri olduğu gibi devam ediyordu. Bu durumdan çok iyi bir şekilde
yararlanmak isteyen Mithradates dinamik ordusuyla beraber başta koloni devletler
olmak üzere Helenistik ardılların üzerine yürüdü.
** Bu dönem yenilmez olarak görülen Skythia’lılara ağır bir yenilgiye uğratmasıyla beraber birçok Helen şehri Mithradates’i kendi şehirlerinin koruyucusu olarak ilan etti Anadolu’da önemli bir psikolojik güce erişmiş oldu.
Anadolu’da önemli bir güce erişen krala olan teveccüh gün
geçtikçe artıyordu. Nitekim başında barbar kabile tehlikesi yaşayanlara yardım
etmiş. Bir zamanlar atalarının koruyuculuğunu üstlenmiş olduğu şehirleri aynen
koruma kararları almış böylece devletinin kurumsal yapısını pekiştirip
itibarını sürekli olarak arttırmıştı. Kıyı karadenizi bugünkü İstanbul'a kadar
neredeyse güvenli bir bölge haline getirmişti. Bundan sonra da zaten yönünü
Anadolu’ya çevirecekti.
**En önemli komutanlarından olan Diophantos, Mithradates’in zaferlerinin baş aktörüdür başarılarından ötürü kendisi altın taç ile ödüllendirilmişti.
Öncelikle Skythia'yı ele geçirdi ancak Skythia, Pontus hakimiyetine girdikten bir süre sonra tam
bir problem sarmalına dönüşmeye başlamıştı. Şöyleki: hakimiyet altına alınmış
olan Skythia şehirleri farklı zamanlarda bir takım isyanlar başlatarak Pontos
hakimiyetinden çıkmışlardı. Kralın en önemli general, konumunda olan Diophantos
tüm enerjisini bu bölgeye aktarmıştı. Birçok isyanı bastırmakla beraber tekrar
ortaya çıkan isyanları bastırmak gibi bir kısır döngü içerisindeydi. Yerel
halklarla olan iş birliği (Roksolani-Sarmatia), ve Mithradates’in deniz
güçleriyle komutanını desteklemesi Kuzey Anadolu veya Karadeniz bölgesinin
nihai ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Başarılarından ötürü Diophantos krallara
layık olabilecek altın bir taç ile onurlandırıldı. (Resim 2)
Kuzeyde emniyeti sağlayan Mithradates Anadolu’yu hakimiyeti
altına almak istiyordu. Bunun için evvela kılık değiştirip halka karıştıktan
sonra krallığından ayrıldı. Kimsenin haberi olmadan tüm Anadolu’yu dolaşarak
buradaki coğrafyayı, yolları, yerleşim dokusu vs. durumlarını öğrenmek üzere
kısa sürede uzun soluklu bir araştırma gezisi yaptı. Muhtemel bir savaş
durumunda tüm Anadolu’yu artık karış karış öğrenmişti. Krallığına döndükten
sonra kız kardeşi yani aynı zamanda karısı olan Laodike tarafından zehirlenmek
suretiyle girişilen suikasttan kurtuldu ve suçluları cezasız bırakmadı.
Kral Anadolu hakimiyeti planını hayata geçirmek için kendisi
de dahil olmak üzere askerleriyle beraber büyük çaplı bir eğitim, dayanıklılık,
at yarışları, çeşitli tatbikatlar ve ordunun mukavemetini arttırma yönünde
turnuvalar düzenledi. Dolayısıyla tüm bu çalışmalardan sonra kralın ordusu çok
prestijli bir güce erişmişti.
Dolayısıyla öncelikli olarak Kappadokia (Kapadokya) ve Kolkhis
bölgelerini hakimiyeti altına aldı. Karadeniz'in neredeyse tüm sahillerini ele
geçiren kral arkasına yaslanmış olduğu mevzileri sağlama almaya çalışıyor
böylelikle Anadolu içlerine uzanıp buraları da yavaş yavaş egemenliği altına
alıyordu. Özellikle Karadeniz sahillerinin ele geçirilmesi günümüzde ortaya
çıkarılan arkeolojik eserler ve birçok veriyle uyumluluk göstermektedir. [ World
Arkeoloji ]
Roma dışında bir krallığın hele de küçücük bir krallığın
topraklarını imparatorluk seviyesinde genişletmesi ve ele geçirdiği bu
bölgelere ilk defa tek bir çatı altında toplaması Roma devletinin radarına
girmesine neden olmuştu. Roma kendisine tehdit olarak görmeye başladıkları
Pontos devletine karşı tekrardan baskılarına arttırmaya başladı. İlk olarak yok
edilen Skythia klanını tekrar canlandırabilmek için ilk olarak Skythia kralının
göreve getirilmesini sağladılar. Mithradates VI. Eupator Roma’nın isteklerini
istemeye istemeye yerine getiriyordu. Ne var ki buna karşın Roma’nın şimşeklerini
üzerine çekecek olan karşıt bloklarla da siyasi ittifaklık anlaşmaları da
yapıyordu. Mithradates bir şekilde Roma’nın isteklerini yerine getirirken bir
yandan da güvenmiş olduğu dinamik ordu ile Roma’nın karşısına dikilmek
istiyordu.
Roma ve Mithradates VI Eupator önderliğindeki Pontos
arasında yaşanacak olan uzun soluklu mücadeledeki ilk problem elbette
Paphlagonia oldu. Bithynia ile beraber ele geçirilen Paphlagonia’nın düşmesi ve
aralarında paylaşılması haberi Roma senatosunda patlama etkisi yapmıştı (Mö
109-108). Bunun üzerine Roma elçileri harekete geçerek derhal işgal edilen
bölgelerden geri çekilmelerini emretti. Aslında Mithradates VI. Eupator her
zaman bu anın gelmesini beklemiş bu anı yaşamak için hazırlıklarını yapmıştı.
Bu anı yaşamak en büyük arzularından olsa da küçük Karadeniz’in büyük kralı da
Romalılar gibi diplomatik yöntemleri kullanmayı çok iyi biliyor ve bunu
ustalıkla uygulamaktan hoşlanıyordu. “-Düşmanı kendi silahıyla vuruyordu adeta.”
Roma elçilerine Paphlagonia topraklarının kendisine babasından miras kaldığını
ve Roma’nında bunu o zaman kabul ettiğini diplomatik bir nezaketle belirtmiş ve
elçilerin küstah tavırlarını geri çevirmiş bir anlamda diplomatik anlamda
Roma’yı alt etmişti. Mithradates bununla yetinmeyip Paphlagonia’nın güneyinde
yer alan Galatia bölgesini de daha sonra ele geçirdi.
Mithradates Roma’nın Afrika’da mücadelelerini sürdürdüğünü
ve bir bataklığa saplandığını çok iyi biliyordu ve bu durumdan maksimum düzeyde
istifade etmeye çalışıyordu. Ele geçirmiş olduğu yerlere kale yapıları başta
olmak üzere birçok mimari eserler yapmaya çalışıp ülkesinin mührünü bu
coğrafyalara yerleştirmek istiyordu. İşgallerini sürdüren Eupator bir yandan da
Roma elçileriyle diplomatik trafiğine devam ediyordu. İşgal altındaki yerlerde
yapmış olduğu eserleriyle ve geçmiş anlaşmaları işgal gerekçelerine yasal
dayanak oluşturma kaygısı güderken. Bithynia kralı ise çok daha ucuz bir yöntem
izliyordu. Başta Paphlagonia olmak üzere birçok yerde kendisinin buralarda hak
sahibi olduğuna dair bir dayanak bulamıyor ve ele geçirmiş olduğu yerleri
Roma’ya bırakma taahhüdünde bulunuyordu. Bir yandan da çocuklarına Paphlagonia
prenslerinin unvanlarını vererek bu bölgelerde onları tahta çıkarıyordu.
Aslında Nikomedes’in izlediği yol basit ve herhangi bir devlet geleneğinden
beslenmiyordu sadece elçileri kandıran bir mizansen oluşturuyordu.
Mö. 105-100 tarihlerine gelindiğinde Roma Kuzey Afrika’daki
problemlerini çözmüş ve hali hazırda bulunan pürüzleri ise diplomatik yollardan
halletmiş Anadolu üzerine gelmeye ise artık hazır bir durumdaydı. Bu amaçla
Roma’nın genç ve askeri alanda çok başarılı bir komutan olan Marcus Antonius’u
Anadolu’ya yolladılar. Antonius, bu amaçla öncelikle Kilikia bölgesini ele geçirip
burayı Roma Eyaleti yaptı. Zaman ilerledikçe Roma Anadolu’nun güneyi ve Doğu
Akdeniz üzerindeki nüfuzunu arttırdı. Roma bu bölgede gücünü arttırdıkça bu
bölgenin zenginliği de Roma’ya akması anlamına geliyordu. Ancak bu durum
Mithradates’in Anadolu egemenliği idealine zarar verdiğinden ötürü kral bu
durumdan rahatsızlık duyuyordu.
Roma’nın güçlendiğini gören Mithradates diplomatik zekasını
kullanarak bir elçi heyetini Roma’ya gönderdi. Amacı Paphlagonia ve Galatia
topraklarının kendisine kalmasının yanı sıra mümkün olabildiğince Roma senatörü
satın almaktı. Roma’ya gelen Pontos heyeti Tribunus L. Appuleius Saturninus
(Tribunus: Cumhuriyet dönemi halk temsilcisi) tarafından oldukça kötü bir
hakarete maruz kaldı. Bu durum uluslararası hukuka uygun olmadığından ötürü
Tribunus hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturma sonucunda suçlu bulunup
senatoda yargılanıp ölüm cezasına çarptırıldı. Cezanın infazı şu şekildeydi: ya
ölüm cezası uygulanacak ya da tribunus hakları, yetkileri ve bütün sosyal haklarından mahrum
bırakılarak cürmü işlemiş olduğu Pontos’a teslim edilmeliydi. Ancak Pontos
heyeti bunu kabul etmeyip Tribunusu affetti ve Tribunus verilen cezadan kurtulmuş oldu.
Bu durum bir bakıma Pontos heyetinin diplomatik başarısını göstermekteydi.
Mithradates VI. Eupator Paphlagonia ve Galati’yı ele
geçirdikten sonra gözü hep Kappadokia üzerindeydi. Pontos heyeti Roma
temaslarını tamamlayıp yurda döndükten çok kısa bir süre sonra kral da Laodike
ve çocuklarından kurtulmanın planlarını yapıyordu. Bu planları hayata geçirmek
üzereyken Kappadokia’nın Bithynia kralı Nikomedes tarafından işgal edildiği
haberi kendisine ulaşır. Bunun üzerine kral ordusunu kız kardeşi Laodike’ye yardım etme
bahanesiyle Kappadokia’ya yollar ne var ki kardeşinin niyetini çok iyi bilen
Laodike Nikomedes ile evlenip Bithynia’ya döndüler. Kral baş aktörleri ele
geçiremese de Bithynia güçlerini Kappadokia’dan kovdu. Nikomedes ise bu
problemin çözülmesi için Roma senatosundan yardım istedi. Kappadokia
tahtına ise Laodike’nin oğlunu getirdi. Bu hareket Mithradates’in uluslararası
arenada elini güçlendiren bir hamle olmuştu. Ne var ki kısa bir süre geçtikten
sonra kendi atamış olduğu kral Ariarathes’ten şüphelenmeye başladı. Böylece onu
da görevinden uzaklaştırabilmek veya ortadan kaldırabilmek için planlar
kurgulamaya başladı. Ariarathes, Mithradates’in bu planını fark ettikten sonra
krala karşı bir takım tedbirler aldı. Mithradates’in planları deşifre olduktan
sonra Kappadokia devleti de Mithradates’e karşı sayıca bir denk bir ordu ile
karşı karşıya geldi. İki ordu karşı karşıya geldikten sonra krallar iki ordu
arasında karşı karşıya geldikleri bir anda Mithradates Ariarathes’i bıçak
darbeleriyle öldürdü. Başlamadan biten savaşı Mithradates kazanmıştı. 10
yaşındaki oğlu Gordios Philopator’u da Kappadokia kralı olarak tayin etti.
Bu durum Cumhuriyet Roma’sını oldukça rahatsız etmişti.
Bunun üzerine kudretli komutanlarından Marius’u Anadoluya yolladılar. Dini
geziler yapmak görünümünde gerçekleşen gezi aslında Anadolu’nun stratejik
haritasını çıkarma maksadını taşıyordu. Komutan Marius yapmış olduğu gezide
Mithradates ile de bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşme de Mithradates’e
meydan okuyarak ona şunu söylemişti;
Ey Kral (Mithradates), Romalılardan daha güçlü ol ya da emredilen şeyleri çaresizce yerine getir.
–Kuşkusuz Mithradates Roma’dan daha güçlü olmayı deniyordu.
Mithradates’in elinde bulunan Kappadokia halkı idarecilerin
baskılarına dayanamayıp bir süre sonra isyan etti. Daha önce öldürülen krallarının kardeşini
ülkesine davet ettiler. Bunun üzerine Mithradates VI. Eupator büyük bir orduyla
Kappadokia üzerine yürüyüp bölgeyi tekrar geri aldı. Bithynia kralı III.
Nikomedes ise Mithradates’in güçlenmesini istemediği için Roma’ya elçiler
yolladı, Mithradates'te Roma'ya elçiler yolladı. Kappadokia meselesi Roma hakemliğinde tam
bir düğüme dönüşmüştü. İki kralın mücadelesi ise tüm hızıyla devam ediyordu. Roma
son çare olarak Anadolu’yu dizayn etmek üzere elinde bulundurduğu Kilikia
eyaletine Lucius Cornelius Sulla’yı Praetor (vatandaşlar arasındaki
anlaşmazlıkları çözen yargıç ve yönetici) olarak gönderdiler (Mö. 95-94). Bu
sırada sorunlu Kappadokia bölgesine bölgesel aktörlere göre oldukça zayıf bir
ülke olan Armenia dahil oldu. Burayı ele geçiren Armenia'nın üzerine yürümek Sulla için
oldukça prestijli bir iş olacağından Sulla buraya bir harekat düzenledi.
Mithradates’in topraklarından geçen Sulla Pontos ile barış anlaşması imzaladı
ve Armenia üzerine yürüdü. Küçük bir askeri birlikle giriştiği harekatta
Armenia’yı yenilgiye uğrattı ve onları buradan kovdu. Sulla bu başarı nişanıyla
beraber Roma’ya döndü.
Anadolu’da bunlar yaşanırken Mö 94’te Bithynia kralı III.
Nikomedes Euergetes yaşlılıktan öldü. Onun yerine IV. Nikomedes Philopator geçti.
Ne var ki çiçeği burnunda kralın gayri meşru kardeşi Sokrates (khrestos)
iktidarda pay sahibi olduğu gerekçesiyle Roma’ya başvurdu ancak bir karşılık
bulamadı bunun üzerine Mithradates’ten yardım istedi. Mithradates ise bu
yardımı seve seve kabul edecekti. Çünkü Bithynia planlarının gerçekleşmesine
bir çok kez engel olmuştu ve Bithynia bir şekilde alt olmalıydı. IV.
Nikomedes’e zehirleme yöntemiyle suikast düzenlendiyse de bu başarılı olmadı.
Bu suikast girişiminin ardındaki kişi Mithradates olduğu aşikardı. Mithradates ise
suikast girişimlerinden vazgeçerek doğrudan Bithynia üzerine yürüdü ve genç
kralı kolaylıkla alt etti onun yerine de Sokrates’i kral olarak tayin etti.
Mithradates Roma’yı çok iyi bir şekilde takip ediyordu. Roma
devleti ve italik güçleri arasındaki yaşanılan bir pürüzde dahi Kappadokia
üzerine yürüdü ve I. Ariobarzanes’i tahttan kovup oğlu IX. Ariarathes’i tekrar
Kappadokia kralı olarak ilan etti. Bu durum ile ilgili şikayetler Roma’ya çabuk
ulaşmıştı. Bunun üzerine Roma konsüllerinden biri olan Manius Aquillius
başkanlığında bir elçi heyetini Anadolu’ya Nikomedes ve Ariobarzanes’i
tahtlarına oturma misyonuyla görevlendirdi. Halihazırda Anadolu’da bulunan
Roma’nın Küçük Asya Valisi Gaius Cassius ise ordusunu oldukça güçlendirmişti.
Mithradates, daha önce de Sulla karşısında Gordios’u yalnız bırakmıştı bu sefer
de aynı şekilde Sokrates’i yalnız bırakıp bu bölgeyi sorunsuzca terk etti.
Ancak Roma bununla yetinmeyip kendilerinin ve ordularının
sefer maliyetlerini Mithradates’ten karşılamalarını istediler. Pontos kralı ise Roma’nın isteğini geri çevirdi. Bunun üzerine Roma tahtlarına oturmak isteyen
kralları onun üzerine seferler düzenlemekle tehdit etti. Ancak gerek Nikomedes
gerekse de Ariobarzanes böyle bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyordu.
Mithradates’ten korktukları için bu fikre sıcak bakmıyorlardı; Roma’dan da
utandıkları için doğrudan karşı da çıkamıyorlardı. IV. Nikomedes Romalı
idarecilere dağıttığı mavi boncuklar ve bankerlerden almış olduğu yüksek faizli
borçlar nedeniyle Pontos üzerine yürümeye mecbur kaldı. Böylece bir çok Pontos şehrini
yağmaladı ve yüklü bir ganimet elde etti doğrusu Mithradates buraların
yağmalanacağını bildiğinden birliklerini bu bölgelerden geri çekmişti.
Mithradates’in amacı uluslararası arenada haklı olduğunu gösterebilmek ve
kendine Roma ile savaşacak geçerli bir neden bulabilmekti. Bunun üzerine
elçilerini Aquillius’a yolladı ancak Aquillius’un anlaşmaz tavırlarıyla yürütülen diplomasi çıkmaza girdi. Bunun üzerine Mithradates VI. Eupator büyük bir savaş
hazırlığına başladı.
Pontos devleti bu dönemde İstanbul boğazından bugünkü Kırım
buradan da Kolkhis şehrine kadar karadenizi bir iç göl yapmıştı adeta Kolkhis
ve diğer şehirlerdeki madenleri aktif bir şekilde kullanan Pontos kralı bu
sayede dünyanın en zengin kralları arasında gösterilmesine yetmişti (Resim 3). Roma ile
girişeceği savaş öncesinde bir yandan savaş hazırlıkları yapıyor bir yandan
da Roma ittifakı dışında kalan ülkelerle barış anlaşmaları ve ittifaklık
anlaşmaları yapmaya devam ediyordu. Planlarının kapsamını o kadar arttırmıştı
ki Pontos kralı İtalya coğrafyasında yer alan italikler ile dahi bir takım
anlaşmalar yapmıştı. Kral ordusunu her anlamda yeniliyor ve büyütmeye devam
edip Roma ile fiziki olarak karşı karşıya gelmeyi bekliyordu artık. World
Arkeoloji
Resim 3 Pontos Sikkesi |
Pontos kralı VI Mithradates Eupator, kendi döneminde
Anadolu’nun en büyük ve en güçlü devletini kurmuştu. Kendisini dizginleyen tek güç
kuşkusuz kurumsallaşmasını tamamlamış dünyada süper güç haline gelmiş olan Roma
Cumhuriyeti’ydi. Pontos kralı tahta geldikten itibaren bölgesel devletlerle
mücadele etmiş bu mücadelede ise her zaman diplomasi kanallarını açık tutmuştu.
Hiçbir zaman Roma ordularıyla aktif bir şekilde karşı karşıya gelmemişti. Roma
ile karşı karşıya gelme hususu bir gün elbet gerçekleşecekti. Çünkü Pontos
devleti büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdürüyordu. Bu yükseliş ise Roma
başta olmak üzere bölgesel devletlerin işine gelmiyor güç dengesi kendi
aleyhlerinde değişiyordu. Dolayısıyla Pontos kralı yaşamının her anında Roma
ile gerek diplomatik gerekse de fiili savaş haliyle mücadelesini sürdürmüştü.
Bu mücadelesinde çoğunlukla yalnız kalmış ve mücadelesini böyle sürdürmüştü.
Mithradates’in Roma Cumhuriyeti ile mücadelesini layıkıyla anlayabilmek için
onun tahta geçtikten itibaren tüm yaşantısını incelemek gerekmekte olduğu için
anlatmaya en baştan başlamak gerektiği kanısındayım. Zira Mithradates’in yaşamı
Kartacalı Hanibal’in Roma ile mücadelesinden farklıydı. Kartacalı Hanibal
Roma’yı aktif bir savaş gücüyle vurmuş; Mithradates ise o dönem dünyanın süper
gücü olan Roma ile her alanda sistematik bir mücadele etmiş ve Roma’yı
çoğunlukla zor durumda bırakmıştı. Dolayısıyla yazımızın buraya kadar olan
kısmı VI Mithradates Eupator’un bölgesel aktörlerle askeri mücadelesi Roma
Cumhuriyeti ile de diplomatik mücadelesi yer almaktadır.
Kaynakça:
Özürk Ö./Antik Çağ'dan Günümüze Karadeniz'in Etnik Yapısı ve Siyasi Tarihi/Nika Yayınları/Ankara/2016
Arslan M, İÖ. 188 Yılından İÖ. Yılına Kadar Lykia, Pamphylia ve Kilikia Trakheia Sahillerindeki Korsanlık Faaliyetleri: Nedenleri ve Sonuçları, Adalya, 2003.
Sulla'nın Küçük Asya Politkası, 2000
Piracy On The Southern Coast Of Asia Minor and Mithradates Eupator, Olba, 2003
Nicolet C, Mithridate et les embassadeurs de Carthage, Paris, 1966
Raditsa L, A Historical Commentary to Sallust's Letter Of Mithridates, Columbia, 1969
Reinach T, Mithridate Eupator, König von Pontos, New York, 1975
Ramsay W.M, The Social Basis of Roman Power in Asia Minor, London, 1941
Stahelin F, Laodike, RE XII/1, 1972
Aslan M, Mithradates VI Eupator "Roma'nın Büyük Düşmanı", Odin, 2007
Syme, R, Anatolica: Studies in Strabo, Oxford, 1995
Mayor A, Mithradates "Zehirlerin Kralı" Türkiye iş Bankası, 2013
Wilson D.R, The Historical Geography Of Bithynia, Paphlagonia and Pontos in the Greek and Roman Periods, Oxford, 1960
Weil R, Das Büdniss Atherner mit Mithradtes, AM 6, 1881, Press Notes
Winter F, Mithridates VI Eupator, JDAI 9, 1894, Press Notes
Avram A, Ein Neuer Stratege des Königs Mithradates VI. Eupator im Taurischen Chersonesos, Bulletin du Musee National de Bourgas vol.4, 2002
Strabon, Geographika
Görüş ve Önerileriniz için worldarkeoloji@gmail.com adresine mail atabilir, Yorumlar bölümünden de mesaj atabilirsiniz.
Anadolu Kaplanı, Pontos Kralı Mithradates VI Eupator (1.Kısım)
Reviewed by World Arkeoloji
on
Temmuz 09, 2019
Rating:
Tebrik ederim çok zengin bir blog.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Sağolun
Sil